Sarpdere Atölye
Sarpdere Atölye / Bilinç atölyesi
Doğada Yaşam, Sanat ve Felsefe
Atölyemiz adını bulunduğumuz köyden almaktadır. Sarpdere, Çanakkale, Ezine’ ye bağlı küçük ve dağınık yerleşmiş bir dağ köyüdür. Köylerden şehirlere olan göçün etkisi burada da kendisini gösterir: Nüfus azalmış, çocuk hemen hemen yok gibidir.
Ben ve eşim mimarız ve aynı zamanda sanatla uğraşıyoruz. Ben ayrıca yıllardır felsefe yapmaya, özellikle bilinç konusunda düşünce üretmeye çalışıyorum. Bu yeri dört yıl önce rastlantı eseri bulduk ve iki yıldan buyana da hem yaşamaya, hem de projemizi yaşama geçirmeye çalışıyoruz. Hayalimiz doğa içinde, özellikle gençlerle alternatif bir eğitim ve sanat çalışması yapmak.
Yerleşmemiz yaklaşık dört dönüm, kısmen ormanlık ve engebeli bir arazi üzerinde ev, sanat atölyesi, kitaplık, misafir odası, (banyo, mutfak) ahşap ve metal atölyesi ile çok amaçlı yarı kapalı mekânlardan oluşmaktadır. Misafirlerimiz için ayrıca çadır olanağımız vardır. Arazimizde meyve ağaçları, sebze ve hoş kokulu bitkiler bahçesi ile balık havuzları bulunmaktadır. İnşaatlarımıza üç yıl önce başladık ve sadece ailemizin olanaklarıyla devam etmekteyiz. Gelecek yıla da büyük bir kısmını bitirmiş olmayı umut etmekteyiz.
‘’Yaşam bilinçtir’’ sloganını özellikle insanın bilincini, bilinçli olmasının önemini vurgulamak için kullanmaktayız. Bunu da zaman içinde kurmayı düşündüğümüz ‘’Bilinç Atölyesi’’ ile eğitim amaçlı yaşama geçirmeyi hedefliyoruz. Birçok bilginin doğru-yanlış fark etmeden gezindiği, tekrar ettiği ama olayların ve olguların özüne ve tarihsel derinliğine inilmediği bir dünyada yaşıyoruz. Beynimizin en ilahi gücü kabul edebileceğimiz mantığımızı çoğunlukla kullanmıyor, doğruyu ve gerçeği araştırmıyor; ezberlerin, hurafelerin ve kolaycılığın egemen olduğu miskin bir yaşamı kabulleniyoruz. Bütün bunlarında yaşamlarımızı yakmasına tahammül edebiliyoruz. Oysa bilinçli yaşama geçmek, insan olmanın yol ayırımıdır. Var olan bilinçaltı programımızın dışına çıktığımızda, içimizdeki benin dışında kendimizi, olmamız gerekeni olgunlaştırmaya başlar, hamlıktan insan olma yoluna da gireriz. Yani insan olma doğumla değil, bu yola girdiğimizde, niyetlendiğimizde gerçekleşmeye başlar. İşte her bireyde birbirinden farklı var olan, olağan/ olağan üstü kapasitemizin ne kadarı kullanıyoruz veya farkındayız? Farkında olup niyetlenmek ve bu yola girmek alışılagelmiş eğitim ve öğretim programlarının dışında bir çaba ve gayret gerektirmektedir. İnsanın tarihi boyunca aradığı insan – zaman – doğa – toplum – evren – değişim – yaratılış bilinmeyenlerinin yanıtı bilinçli olma yolunda aşılabilir; işin özü bilinçli olmamızda yatmaktadır. Bu da insanın özgür düşünebilmesi ve her olgu/olayda öze inebilmesi ile mümkündür.
Yaşam felsefemiz
Toprak, su ve hava canlıdır ve tüm canlıların yaşam kaynağı, paylaşmak zorunda olduğu ortak ve zorunlu ortamıdır. Biz de bu bütünün tek kullanıcısı ve tüketicisi değil, sadece eşit haklara sahip bir parçasıyız.
Yaşayan her varlıktan ve onların yaşamlarından da sorumluyuz. Dolayısıyla onların yaşam ortamlarına ve onlara zarar vermemeliyiz.
Biz olmadan da bu düzen devam edebilir ancak, diğer canlılar ve bakteriler olmadan sekteye uğrar.
Kendimizi dünyanın merkezine koyarak hem kendi yaşamımızı, hem de doğayı mahvettik. Ne dünya evrenin merkezinde, ne de biz yaşamın. Sadece diğer yaşayanlardan açık, gelişebilir zihnimizle ayrılıyoruz. Ellerimizi kullanıp aletler yapabiliyoruz. Hepsi bu. Ancak, burnumuzun ötesini göremediğimizden, yaptıklarımızın getireceği zararı göremiyor ve artık tüm dünyamızı bir yıkıma doğru götürüyoruz.
En zeki ve en şerefli yaratık sanrısı ile katliamlar yapan ‘’en vahşi yaratık’’ olduğumuzu unutmadan, tarihimiz boyunca düş gücümüzle yaratmış olduğumuz mitlere ve kutsallara tapınmak yerine öncelikle gerçek olan doğaya saygı ve sevgi ile yaklaşmamız gerekir.
Bu bilince erebilmeleri için de çocuklarımıza vereceğimiz öğüt:
‘’Doğa, bizim dışımızda ayrı bir dünya değil. Topraktaki solucanı dahi bizim kardeşimiz. İşte cennet bu yavrum. Sakın bu cenneti cehenneme çevirme: Rant uğruna saraylar, köşkler, yollar, fabrikalar, tapınaklar yapacağım diye yok etme. Rengini tanı, kokusunu al, anlamaya çalış ne istediğini. Yaratılmış olması veya zamanla oluşmuş olması önemli değil; bunun için kavga etme. Sen sadece sev, saygı duy, koru, güzel ve yararlı şeyler üret, paylaş, barışı koru, hoşgörülü, adaletli, vicdanlı ol yeter. Hiçbir zaman unutma: sen doğasın yavrum.’’
0 Yorum